Growth Hacking Saçmalık Mı?

Uzun zamandır yazı yazamıyordum. İş değiştirdiğimden dolayı işe adapte olması, yoğunluk vs derken bayağı bir ara verdim. Şimdi tekrar yazayım dedim. Yazı da fotoğrafa yer veremedim çünkü tam anlatan fotoğraf bulamadım. Kusura bakmayın. :)

İnsanların Growth Hacking kavramına hakim olup olmadıklarını öğrenmek istiyordum. Bu yüzden bir kaç gün önce twitter hesabımda bir anket yaptım. Ankete 58 kişi katıldı. Sonuçlar ise şöyle;

Growth Hacking nedir?

Sean Ellis 2010 yılında bu yöntemi ortaya çıkarıyor. Ve bu yöntemde amaçlanan şey en doğru analizler ile en kısa sürede doğru verimi alabilmek. Bu kavramın ortaya çıkması aslında startuplar içindi fakat bunu büyük kurumsallara uygulayan insanlarda oldu. Bunlardan bir tanesi Emre Güney. Yazılarını ayrıca takip edebilirsiniz. Belirli 5 başlık var. Bunlar;

1. Acquisition
2. Activation
3. Retention
4. Referral
5. Revenue

Gelelim asıl konuya.

Benim görüşüm saçmalık olmadığı yönünde. Ama bunu savunanlarda var. Peki bana göre neden değil? Growth Hacking bir mindsettir yani bir zihniyet yapısıdır. Bu kafaya sahip olmak sizi ileri götürür. Bunu da aslında AARRR yöntemini işleyerek yapabilirsiniz. Eski yazılarımda bir optimizasyon ekibi kurmaktan bahsetmiştim. Aslında bu kişiler kafa yapıları aynı kişilerdir fakat küçükte olsa aralarında farklar mevcuttur. Growth Hacking zihniyetini bütün şirkete uyarladığınız zaman herkes şirketin büyümesine odaklanacaktır. Tek bir kişi değil. Bir elin nesi var iki elin sesi var diye boşuna söylememiş atalarımız.

Growth ivmesini yakalamak ve bu işin üstüne gitmek sizi bir adım ileriye götürecektir. Bunu bir zorunluluk olarak değil bir fikir yapısı olarak düşünün. Ki zaten herkes bu şirket yapısını kurup bunun üstüne gidecek değil. Ama giderseniz de fena olmaz.

Growth Hacker denen kişi ekipleri bir araya getirir ve bunun üstüne çalışır. Ben kısa süredir ajanstayım. Ve gördüğüm sürede performance tarafıyla yaptığımız işlerin çoğunda başarı elde ettik diyebilirim. Çünkü bir taraf reklamı nasıl daha iyi çıkabileceğini konuşuyorken bir tarafta(optimizasyon ekibi) bu veriyi nasıl daha iyi takip edebiliriz, bu veriyi daha iyi nasıl işleyebiliriz bunun üstüne konuşuyor. Bu da başarıya giden yolu gösteriyor.

Emre Güney ‘in yazılarını okuyun. Mesela o da büyük kurumsalda her yapı için bir sorumlu tutarak bu başarıyı elde etti. Acquisition kısmı için birisi Activation kısmı için birisi gibi. Buradan elde edilen başarı tek bir kişinin odağı sadece o iş olması yönünde. “Bir sürü iş yap ama tek bir işi çok iyi yap.” derler ya. O mantık işte. Ben hem tasarım hem de adwords reklamı çıkmaya kalkarsam odak noktam bozulur ve bu zihniyete erişemem. Ama benim işim sadece Adwords reklamları çıkmak ise buna odaklanıp bunu daha iyi nasıl yapabilirim bunun üstüne çalışabilirim.

Hatırlarsanız bu yöntemin asıl çıkış amacı startuplardı. Yakın zamanda Tayga Baltacioglu(mutlubiev kurucusu) içeride Growth ekibini kurduktan sonra büyüme ivmesini anlatan bir yazı yazdı. Kesinlikle okuyun derim. Şimdi burada şunu diyebilirsiniz: “Startupta bir sürü iş yapıyoruz. Yeri gelince adwords yeri gelince tasarım. Nasıl odağı tutturacağız?!”. Demekte haklısınız. Fakat yukarıda verdiğim örnek kurumsal yapı içindi. Start-uplarda bunları yapmak zorundasınız. Sadece bu kafa yapısına sahip olmanız yaptığınız işlerdeki kaliteyi arttırmanıza yarayacaktır. Adwords reklamı çıkarken siteye bir a/b test fikri düşünmeniz sizi yormayacaktır.

Yakın zamanda planlarım uyarsa bu hikayeleri daha güzel formatlarda dinleyeceksiniz. Bu da küçük bir spoiler. Ama uymazsa yazılarla devam:)

Ayrıca; sohbet, muhabbet, kahve, görüşler, eleştiriler ve danışmanlık için;
berkoztoprakk[at]gmail.com